15 Mayıs 2010 Cumartesi

kahvaltı sorunsalı

Bana kendi çapımda bir survivor deneyimi yaşatan Erasmus sayesinde artık eve dönerken yolda "Acaba bu akşam ne yesek?" benzeri sorularla boğuşmaya alıştım. 1 buçuk ayda bu konuda epey pratik de edindim, aç kalmazmışım öğrendim. Ha odamın orasından burasından çıkan ritter, bounty vs.lere karşı henüz bir kontrol yöntemi bulamadım ama bulmak istiyor muyum bilinmez:) Akşam yemeğini hallettik diyelim. Sıradaki sorunumuz olarak kahvaltı ortaya çıkıyor. Neyse ki zamanımız bu konuda kısıtlı olduğundan bu o kadar sorun olmadı. uzun süre dönüşümlü olarak müsli ya da otobüste elma-muz ikilisiyle idare ettim ama kendimi tavşan gibi hissetmeye başlayınca eski dost peynir ekmeğe geri döndüm.

Kahvaltı sorunsalım da burada başladı. Akdeniz ülkeleri karması şeklinde "damak zevkimiz nasıl da benziyor ah ah" tadında konuşurken fark ettik ki aslında kahvaltılarımız hiç benzemiyor, hatta alakası yok. Mesela Prag'dayken Fransızlar bize "Siz buraya gelmeden önce de böyle kahvaltıda ekmek ve peynirle kahvaltı eder miydiniz?" diye sordu, biz dumurların arasında "e e evet" diyebilince bu sefer de onlar şaştı. Böyle peynir-ekmek türü kahvaltıyı "typisch deutsch" sanırlarmış. Sonra bir de zeytin düşkünü diye bildiğimiz İtalyanların kahvaltıda zeytin yeme fikri için bile suratlarını ekşitmesi durumu var. "Peki siz kahvaltınızda ne oluyor?" sorusuna "Kahve" demişliği var bir İtalyan'ın ki biz buradan kahvaltıyı yemek olarak algılamadıklarını çıkarabildik sadece. Kırk yılda bir tatil günü keyiflenip sucuk yapınca -ki o da saat öğlen 1 olmuştu zaten- İspanyol ve Yunanlardan gelen tepkinin "Bu kahvaltı için miii?" olması sonucu kahvaltı anlayışlarımızın ne kadar değişik olduğunu kabullendik. Yüreklerine indirmemek için de "bu hem kahvaltı hem öğle yemeği olacak bizim için" dedik ki yalan değildi, başımız ağrımadı.

İşte böyle. Gözünü seveyim dolu dolu kahvaltının. Ben ki önümde çeşit çeşit kahvaltılık olsa da hep aynı şeyleri yiyen biri olarak, masada her şeyin bulunmasını ne çok seviyormuşum meğer. Zeytine burun kıvırılınca, peynir garipsenince daha iyi anladım. Zamansızlıktan benim için kahvaltı tavşan modunda olabilir ama bir yerlerde büyük ve içinde her şeyi bulunduran kahvaltı sofralarının varlığını bilmek de güzel. Özledim yine bir şeyleri galiba. Gitmesek de görmesek de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder