8 Ekim 2012 Pazartesi

Arjantin...

Bu sene de Filmekimi'ni ucundan yakalayıp, bitmeden kendimi bir filme atmayı -ve yine bir filmle Filmekimi'ni kapatmayı- başardım. Hem kapış kapış tükenen biletleri hem de sanat filmlerinin yer yer beni aşmasını suçlayabiliriz bu durum için... Zaten şimdi sayıklamasını yaptığım bu filme de benim gördüğüm "mutlaka görülesi filmler" listelerinde pek rastlanmıyordu, biletinin tükenmemesi de muhtemelen ondan. Ama gittim gördüm sevdim ben...

Bahsettiğim film bir Arjantin filmi. Neden bilmem Latin Amerika dendiğinde benim aklıma daha sıklıkla konuşulan Brezilya, Küba, Venezuela'dan önce Arjantin gelir zaten. Gerçi bir zamanlar, şöyle 10-12 yıl kadar önce, sürekli hayatımızın içindeydi Arjantin, muhtemelen o zamandan yerleşmiş... Dizileri televizyonda döner ve bizi koltuğa kilitler, futbolu konuşulur, haberleri haber bültenlerinden eksik olmazdı. Aşağı yukarı aynı dönemlerde ekonomik krize girmişliğimiz, karşılıklı çanak çömleğe vurup bir nevi kazan kaldırmışlığımız vardı. "Arjantin olmak ya da olmamak" meseleydi... Sonra Arjantin bir ara geldiği gibi hayatımızdan çıktı. Bir ara IMF borcu kapanmıştı Arjantin'in, belki de o zaman "Arjantin olmak" uzaklaşmıştır bizden, bilemem...

Sonra büyüdük, üniversitede Latin Amerika dersimiz oldu. Aslında tarihimizin, darbelerimizin de pek benzediğini gördük. Plaza del Mayo anneleri - Cumartesi anneleri, darbelerle yüzleşmek karşılaştırmalarına baktık; hala "Arjantin olmak" uzaktı. Hala uzak... Ama özellikle darbe konulu filmlerinin çok yakın olduğunu da görmüştük.

Benjamin Avila'nın Infancia Clandestina'sındaki (Kayıp Çocukluk) ilk tanıdık ergenliğimizin Vahşi Güzel'i, Milagros'u Natalia Oreiro. Bilmeden giderseniz birden görmek şaşırtıcı olabilir, biz görmeyeli biraz yaşlanmış olsa da kendi de şarkı söylemesi de hala güzel. Ancak bu filmin tanıdıklığı bu yüz aşinalığıyla sınırlı değil. Infancia Clandestina, bittiğinde ben bu hikayeyi duymuş muydum acaba diye düşündüren bir film... Klişe olduğundan değil, içerik olarak Türkiye'deki darbe konulu filmlere, kitaplara, dizilere benzediğinden. Bir çocuğun gözünden darbe anıları. Tanıdık. Yönetmeninin gerçek hayat hikayesinden esinlenilerek yapılmış. Tanıdık. Bir sahte kimlikle yaşama hikayesi. Tanıdık. Geçtiği mahalle, ev ve konuşmalar tanıdık. Okulda gözümüze sokulan bayrak töreni tanıdık. Türkiye'de geçmiş olabilirdi hikaye rahatlıkla; o kadar tanıdık, buruk, hüzünlü...

Biraz uzun tutulduğu göz önüne alınırsa, evde daha rahat izlenecek bir film olabilir Infancia Clandestina. Zaten muhtemelen vizyona girmez ama aramaya inanılabilir. Latin Amerika'ya dair tanıdık bir şeyler izlemek isteyen olursa bir baksın, pişman olmaz derim. Görülesi, gülünesi, ağlanası...

Fragmanı görelim bakarız diyen olursa da buyursun...