Birkaç gün yazmayınca yazmak istediklerim karmakarışık oluyor haliyle...
Çarşamba günü okula uğramıştım, derse girmek zorunda olmayınca öyle güzel oluyor ki okul oooh :) Amerika üzerine bir belgeselin gösterimi vardı, gösterim 4'ü biz kızlar takımından olmak üzere 5 kişinin katılımıyla gerçekleşince ne kadar başarılı oldu bilemem ama belgeseli başarılı buldum. Belgeselin yapımcılarından biri de gösterim sonrası tartışma için gelmiş ama tabii dediğim gibi 5 kişiyle bir yere kadar. Gerçi sonradan konsolosluktan ona eşlik eden kadının dediğine göre daha önceki gösterimlerden sonra yapılan tartışmalardan sonra adamcağıza kız öğrencilerden hiç soru/yorum gelmemiş, o yüzden burada az kişi ve yoğunluklu olarak "female voice" olması iyi olmuşmuş, teselliye gel. İlk başta duyunca bir gaza gelip "wake up women wake up!" diyesim geldi ama öte yandan kızların adama bakmaktan (!) soru sormaya fırsat bulamamış olmaları da mümkün tabii. Neyse daha dolaşacaklarmış rastlarsanız izleyin efem, Amerika'nın demokrat-muhafazakar olarak ikiye bölünüşü objektif olarak işlenmiş, SPLIT: A DIVIDED AMERICA'da...
Dünse huzurevi ziyaretiyle geçti. Amaç babamın teyzesini ziyaretti yeni taşındığı yerde ancak haliyle o kadar hevesli ki orada kalan herkes konuşmaya, sadece bir kahve beklerken bile epey yaşlı teyzeyle selamlaşmış, ayaküstü konuşmuş oldum. Tuhaf yerler huzurevleri... Yaşlılığa, yalnızlığa içiniz burkuluyor lakin en azından bir aradalar tek başına bir evde oturmaktansa iki çift laf ediyorlar burada başkalarıyla, hem de onları oyalayacak etkinlikler var diyorsunuz, böyle yaşlanmak da güzel diyorsunuz. Yine de kafanızdan "ama ama"lar eksik olmuyor...
Bir yandan da sevgili pasaportuma besteler yapıyorum artık, 5 haftanın ardından ne yapacağımı bilmediğimden olabilir. "Dön gel, dööön geeel" diyorum, "Gerii dön, gerii döön ne oluur gerii dööön" diyorum ama "Sen gelmez oolduuun, sen gelmez oolduun, sen gelmeez oolduun..." be pasaportumcum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder