Okul açılınca etraf epey sessizleşti haliyle. Herkes bir ayın ardından yeniden okula alışma çabasına girince ben de alternatif oyalamalara yöneldim birkaç gündür.
Ivır zıvır yaptığım işler anneannemde mantı açmaktan başlayıp (nasıl da özlemişim! eğer bir yerlerden bizi izleyebiliyorsan teyzem, eminim ki beni izliyorsun, açtığım mantıya gülümsüyorsun) hava yastığı çalınan arabamın peşinden polistir, servistir dolaşmaya kadar geniş bir yelpazeye sahip.
Bir yandan da bir dolu film edindim kendime, her güne bir film gibi düşüncelerim var bakalım.. Dün annemle Eyyvah Eyvah'a gittik ve çok da eğlendik açıkçası. Pişmiş tavuğun bile başına gelmeyen işler ve saf bir tip harmanını sevenler bol bol gülecektir benden söylemesi. Bugünse Deli Deli Olma'yı izleyip neden izlemek için neredeyse bir yıl beklediğimi sorguladım. Hiç beklemediğim kadar iyiydi, dram yönünü ağır beklerken sonları hariç güldüren sahnelerin bol olması da şaşırttı beni. Bir başka şaşırtan da böylesi bir filmin fazla ödül alamamış olması... Sadece en iyi müzik ödülü alabilmiş Altın Portakal'da, ki müzik gerçekten çok hoş ama bence fazlasını da hak etmiş bir film, artık rakipleri mi çok aşmış filmlerdi yoksa başka bir durumlar mı vardı bilemeyeceğim. Bari küçük kız bir ödül alsaydı, "gelecek vaadeden" ya da "umut vaadeden" gibisinden...
Son olarak, martın içinden bakınca gitme vakti daha bir yakın gelmeye başladı. Ufak tefek, son günlerde elimi rahatlatacak hazırlıklar da başladı. Ve fakat merak edenler için, pasaportumun akıbeti belirsizliğini korumakta... (sen gelmeez oolduuun...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder