18 Mart 2010 Perşembe

evler...

Ufaktan veda turlarına başladım artık. Geçen gün bir akrabaya gittik mesela, çocukluğumun başrolündeki evlerden birinde oturan. İlginç ki ben oradayken "gidiyorum" moduna yoğunlaşmak yerine bütün gün oturup evleri düşündüm. Taşınmak istediklerini bildiğimden "acaba döndüğümde hala bu evde olurlar mı?" diye düşündüm. Çocukken bana "koskomacan" gelen ama şimdi baktığımda öyle devasa filan olmadığını gördüğüm ev... 2 yıl önce doğduğumdan beri oturduğumuz evden taşınırken (ki şimdikinin iki sokak yukarısıydı) de takılmıştım bunlara... Teyzem öldükten, evi satıldıktan sonra evin yeni sahibiyle birlikte aldığı bambaşka hali görünce de... Evlerin, duvarların dili olsa klişesine hak veriyorum zaman zaman. Böyle dilsiz dilsiz içindeki fırtınalara ve meltemlere tanık olup, sahibi değişince sil baştan dayanıp döşenip yeni hatıralar biriktiren duvarlar... Tuhaf değil mi düşünmesi? Evet kabul de ediyorum fazla melankolik. Sanırım boşluktan olsa gerek böyle önemsiz, ıvır zıvır şeyleri döndürüp duruyorum aklımda, öyle işte...

Tüm bu melankolik, nostaljik hallerimin söze dökülmüş hali olan Murathan Mungan'ın bu dizeleri Yeni Türkü'den dinlenmeliydi, bulamadım Youtube'da, Zuhal Olcay versiyonunu koymak da içimden gelmedi, şiir haliyle kalsın daha iyi:)

Taş baskısı bir plakta
Yorgun bir ses cızırdar
Küflü sayfalarında bir albümün
Gülümser o soluk fotoğraflar

Kıvrılırken bir kentin alanına
Tutunur geçmiş yıllarına
Tutunur anılarına

İnce uzun duvarlar
Kaç hayat yaşadınız söyleyin
Sesler yüzler sokaklar

Yankısı kalmadı seslerin odalarımızda
Sahipleri çoktan öldü fotoğrafların
Adımlarımızdan yoruldu yollar
Kaç hayat yaşadınız söyleyin
Sesler yüzler sokaklar

Şarkısını yitirmiş sesler
Gençliğini yitirmiş yüzler
Evlerini yitirmiş sokaklar
Kaç hayat yaşayacaklar daha
Daha kaç hayat yaşayacaklar

Unutlur mu yoksa bir gün
Sesler yüzler sokaklar
Bunca yaşamışlıktan sonra
Hiç unutulmayacaklar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder