Koşturmayla geçti bugün biraz, sabah vizemin peşine düştüm ama "bekle gelir" sözü dışında bir gelişme kaydedemedim. Okula gittim sonra da öğrenci belgesi vs vs belgesi için. Sonra beklerken kantinde oturdum biraz, elma çayımı alıp... Kitap okumaktı ya hedefim, kuzey kantinin dumtıs çıstak müzikleri sağolsun okuduğumdan bir şey anlamadım -ki zaten almancayı hatırlama çabalarım yüzünden Die Leiden des jungen Werther idi kitap, anlaşılmak istemiyordu pek. Neyse bıraktım kitabı bir süre etrafıma bakındım, bir diğer masalara baktım bir kendime... Dilaralar'ı ve Canan'ı aradı gözlerim. Biz de böyle ders arası söyler gülerdik dedim, hüzün bastı. Hava da bastı ardından, üstüme üstüme çamur yağdı. Kuzey iyice sevimsiz geldi bugün bana, bir kez daha anladım ki içinde dostlar olmayınca hiçbir şeye benzemiyormuş, kantin, bim, study hatta ve hatta tuvalet kuyruğu... Uzaktaki dostlarımı özledim bugün.
Sonrasında ne zamandır sohbeti özlenen biri geldi neyse ki, kasvet dağıldı biraz. Edip Cansever şiir dinletisine gittik beraber. Şiirler de okuyanlar da çok iyiydi ama itiraf ediyorum erkek sesine şiir bir başka yakışıyor, havası ve hissettirdikleri bir başka oluyor. İyi şiir okuyan erkekler illa ki çekici oluyor:)
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysa ki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder