16 Ocak 2010 Cumartesi

İki gece, bir gün

Sınavlar arası gezmek tozmak, bir şeyleri kutlamak dağıtmak, eğlenmek gibisi yok... Uzun süreli bir durgunluğun ardından başlayan doğumgünleri ve aylar sonra yeniden buluşmaların tadı anlatılmaz yaşanır.
Bahsettiğim anların ilki dün geceydi, aylar sonra bizleri tam kadro, hep beraber yeniden bir araya getiren bir doğumgününde. Gecenin sonunda, o geceyi "En iyi doğumgünlerimdendi" diye tanımlayan ve gelecek için en kötü doğumgününün dün geceki olmasını dilediğim Meltem'e aitti o gün. Aylardır karambole kapılıp kendimizi unuttuğumuz, tesadüf müdür bilinmez en son yine Meltem'in bölüme geçiş kutlamasında, dün geceki kadar olmasa da, böylesine kalabalık beraber olma fırsatı yakaladığımız için kızdık kendimize. Ne zamandır hepimiz ihmal etmiştik kendimizi ve birbirimizi ama zamandan çalma sırası bizimdi artık. Hiç zorlama olmadan, herkesin içtenlikle orada bulunup, gülüp eğlenip, sohbetin tadına vardığı günlerin ne kadar özlendiğini fark ettim dün gece bir kez daha... Tekrar iyi ki doğmuş diyorum, iyi ki var ve bizleri aynı çatıda toparlamış...

Ertesi gün sınavlar arası moladan faydalanıp insan formuna geri dönme çabalarımla başladı. Sıcak bir duş, güzel bir kahvaltı, gazeteler... Gün içinde bilgisayar başında boş boş geçirilen saatler ve tekrar dışarı çıkma telaşı. Aylardır görülmeyen ancak kıtalarca uzakta olsa da varlığı hissedilen bir dost için... Ve onunla beraber yıllardır tanışmamıza rağmen ilk kez oturup adamakıllı sohbet ettiğimiz, şişenin dibine vardığımız iki yeni insan... Bir yanımdaysa yılların dostu, can dostu, zamanında içip içip uğruna "Ben sizi çok seviyorum yeaaa en iyi arkadaşlarımsınız siz" naraları atılanlardan biri... Ve tüm bunları takip eden, etrafı çınlatan kahkahalar... Ekin'e böyle bir zaman kısıtlaması yok belki ama bunların tümü buralara bir sonraki dönüşüne kadar yine seni bekliyor Yasemin...

Yıllar önce de demiştim, özlediklerimize bir fotoğraf kadar uzaktayız...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder