27 Ocak 2010 Çarşamba

eskidendi çok eskiden...

Tatilde izlenecekler listemi ipin ucunu iyice kaçırdığım Mad Men ve Dexter'ın yanı sıra 67890. kez izleyip gülme krizine girmek istediğim I.T. Crowd, Coupling ve Friends ile doldurmuş, bunların yanına da 1 Kadın 1 Erkek'i eklemiştim. Ancak nedendir bilinmez kendimi bu saydıklarımın hiçbirinin yüzüne bile bakmadan saatlerce eski Türk filmleri izlerken buldum.

Şimdilik takıntım daha çok 70ler ve "ben klişeyim sonumu zaten biliyorsun" diye bağıran esas kız-esas oğlan hikayeleri. Sonlarını izlemeden de biliyorsunuz tabii ama zaten izlememiş olmak gibi bir olasılık da yok o yüzden hepsini zilyonuncu kez filan izlediğim muhakkak. Yine de her seferinde bakıp bakıp bugünlere nefret dolmama sebep oluyorlar bir kez daha. Bir kez daha tekrarlıyorum kendi kendime aslında yanlış zamanda doğduğumu...

Senaryolarda karakterler pek tabii sabit; esas kız-esas oğlan, kötü sarışın kız, "çok romantik oldu biraz da ülkenin durumuna selam çakalım" mottosuyla senaryoya itinayla yerleştirilen solcu kardeş. Kılık kıyafete baktığımızda kafam kadar renkli gözlükler, belde kocaman kemerlerin yanında bol bluz-uzun etek/tayt kombinasyonları, pür makyaj uyuyan kızlar, erkeklerin favorileri, Beatles kıyafetlerini tamamlayan John Lennon gözlükleri... Bunlar dıştan bakışta göze çarpıp bugüne saydırma nedenleri olabilir rahatlıkla. Ancak bir de bunun yanında o müthiş saflık... Bize -en azından bana- bu birbirinin üç aşağı beş yukarı aynısı filmleri tekrar tekrar izleten o işte. Sadece 3-5 kez uzaktan görüp uğruna her şeyi bir kalemde sildirecek aşkların varlığına olan inançtaki saflık, birbirine hayvanat bahçesinde randevu veren kız ve erkekteki saflık, olmazsa olmaz "sahilde yan yana koşma" sahnelerindeki saflık, birkaç dakika içinde kilometrelerce koşmak, sahiller boyu yüzmek ve dağlar tepeler aşmaktaki saflık, esas kız ve esas oğlanın kavuşmasını takiben mahalleyi saran sevinçteki saflık... Günümüzde olmayanı kısacası...

Neyse burada daha fazla duygusallaşmadan gidip 1-2 tane daha izleyeyim ben. Bu da benim gibi "çok geç doğduk çok geç" diye hayıflananlara gelsin:

Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım
Unutma beni unutama beni
Gözünden damlayamayan göz yaşın olayım
Unutma beni unutama beni

Gölgen gibi adım adım
Her solukta benim adım
Ben nasıl ki unutmadım
Sen de unutma beni unutama beni

Bitmek bilmez kapkaranlık geceler boyunca
Unutma beni unutama beni
Ayrılığın acısını kalbinde duyunca
Unutma beni unutama beni

Sevişirken öpüşürken
Yapayalnız dolaşırken
Unutmaya çalışırken
Unutama beni unutama beni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder