17 Ocak 2010 Pazar

denizin beklediği...

Özledim. Kafamda ders, dert, endişe, kaygı taşımadan; bıkkınlık ve yorgunluktan uzak bir şekilde denizi seyretmeyi özledim. Deniz kenarında oturup bir denize bir gökyüzüne bakmayı özledim. Denize karşı dondurma yemeyi... Güneşin içimi ısıtmasını da özledim, yağmurun yüzümü ıslatmasını da, çocuklar gibi mutlu mutlu karlarla oynamayı da. Çoğu kez çelişkilerle doluyum evet ama bu sözlerimde değil. Zira tüm bu saydıklarımdan zevk almayı özledim asıl, hepsinin tadını çıkarmayı...

Yaklaşık 10 gün kadar önce bu dönem ilk kez -o da mecburen, bankada hesap açtırmak için- indim burnumun dibindeki Bebek'e. Bankta da oturdum, dondurma da yedim denize de baktım. Ama beklediğim bu değildi. Eskiden ha bire inmek için can attığım Bebek sahiline, vakitsizlikten ve kendime özensizlikten aylar sonra ilk kez zorunlu olarak gidince onun da havası kalmadı. Balıkçılar keyifsiz, dondurma tatsız, deniz mutsuzdu. Bir şeyden keyif almak için çıkmıyorsan yola, o keyif zorunlulukların arasına sıkıştırılamazmış meğer... Keyifli günlerin tadını özledim.

Daha saydam günlerde, yalnızlığın giremediği kahkaha dolu evlerden çıkıp beklenen kırlangıçlara varmayı istiyorum, denizler gibi...

Denizin Beklediği

Seni sevmek mor denizlerdi biraz.
Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen.
Umutlar ve yıkılmalar ardında direnilen...
Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz.

Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü,
Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan,
ve sığınıp ılık kıyı kentlere biraz akşam
Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü.

Varılırdı daha saydam günlere isteseler,
İsteseler yalnızlık giremezdi evlere.
Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler,
ve uçacak durmadan adasız denizlere...

Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi
sonra, yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan
bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan...
Sana verdim geç diye denizlerimi...

Afşar Timuçin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder