20 Şubat 2011 Pazar

ciao rocco

Bazen bazı insanlar giriverir hayatımıza ve girdikleri gibi de çıkarlar bir süre sonra yollar ayrılır. Sık sık kendini göstermeyen, görünmek için bir ses, bir koku, bir görüntü gerektiren ama tahminimizden daha derin olan izler bırakırlar arkalarında. Bilirsiniz ki yollar ayrılmıştır, herkes kendi yoluna gitmiştir, bir yerlerde hayatına devam etmektedir, ara sıra eskileri hatırladığında gülümsemektedir. O kadar.

Yani hep böyle düşünmüştüm ben şimdiye kadar. Gencecik bir insan, hayatıma belli bir zaman zarfında değip geçti, ama tanıdığım haliyle devam ediyor demiştim Rocco için, belli bir zaman ve mekanda tanıdığım insanlar için... Ama öyle olmayabiliyormuş. Genç yaşlı demeden yollar değil dünyalar ayrılıyormuş meğer.

3 gündür durup durup içleniyorum. 6 ay kadar önce kadar gülüp eğlendiğimiz, eğlenceli Erasmus günlerinin bir bölümünü paylaştığımız Rocco. Henüz 25 yaşındaydı... Aralıkta terk eylemiş bu dünyayı bir trafik kazasında... Ve teknoloji uzağı yakın eder hikayelerine saf gibi inanan bizlerin ancak 2 ay sonra haberi olabilmiş. "Nasıl olur", "nasıl ölür"ün yanına bir de "nasıl haberimiz olmaz"ı eklemiş farkında bile olmadan...

3 gündür durup durup hüzünleniyorum evet... Yüksek sesli kahkahaları, elini "bitte bitteeee" diye sallayışları geliyor gözümün önüne. Berlin'deki evimizin sosyal alanı kırmızı masanın etrafındaki eğlenceli anlarımız geliyor... Karneval der Kulturen öncesi bütün itirazlarına rağmen yüzünü boyayışımız geliyor.. Ona mantı yedirişimiz, öğrenci dostu hazır sigara böreklerimize dünyanın en muhteşen yiyeceği muamelesi yapması geliyor... Bir de bize yaptığı o has İtalyan kahveleri...

3 gündür durup durup düğümleniyor boğazım. En son ne zaman görüp ne konuştuğumuzu hatırlamaya çalışıyorum. Okul civarındayıdı, U-Bahn'ın oralarda. O İtalyan aksanıyla "Ebruu" deyip gülmüştü bana yine. Yaz tatili planından, önce Yunanistan'a sonra İstanbul'a gideceğinden bahsetmişti. "Sen de o tarihte İstanbul'da mısın?" demişti. İstanbuldaydım.. "Haber ver gelince" demiştim. Sonra Facebook'ta gördüm çektiği muhteşem İstanbul fotoğraflarını... Facebook'un bizim yerimize tarihleri anımsaması ne güzelmiş meğer... 1 Eylülmüş, "loved them all actually not just liked" yazmışım, "ebru!!!!! for god's sake I forgot to call you while I was there! So ashamed and sorry :(" demiş... Olur böyle şeyler vs faslını bırakıp İstanbul kedilerinden konuşmuşuz fotoğrafların altına sıkıştırdığımız 1-2 cümlede. Tarih 5 Eylülmüş... Sonmuş...

2-3 ay hayatıma değip gitti Rocco... Ama başta da dediğim gibi hemen görülmeyen, birtakım şeylerin iteklemesiyle ortaya çıkan izler bırakmış bende meğer... Mesela
-Ne zaman çocuk bisikleti görsem, o kendisine 2 boy küçük bisikletine binişini,
-Kahvaltıda zeytin yerken, çok kötü bir fikirmiş gibi yüzünü ekşitişini,
-Çekirdek çitlerken, çitleyemeyişiyle nasıl eğlendiğimizi,
-İtalyan kahvesi görsem, kahvelerini
hatırlayacağım bundan sonra... Belki de daha aklıma gelmeyen bir sürü şey vardır. Kim bilir...

Çok düşündüm bu yazıyı nasıl yazsam, İngilizce olsa da herkes anlasa, Almanca olsa da o günleri mi ansa diye... Vazgeçtim Türkçe yazdım. Nedense gittiğin yerde her dili anlayabildiğine inandım çünkü. Umarım orası neresiyse, o seni şaşkına çeviren İstanbul kedileri kadar huzurlu ve mutlu eder seni.

Ciao Rocco. RIP

3 yorum:

  1. ben de çok etkilendim; benim belki sizden daha bile az muhabbetim oldu onunla...sadece bir İtalyanın nasıl olur da Berlin'de tüm hayatımı geçirebilirim demesini anlamamıştım, bana burda kimsenin ön yargısı yok, 7/24 canlı hayat var demişti...Ön yargısı yok mu demiştim? Bir Türk olarak bu dediğin komik geldi demiştim; o da benim açımdan öyle demişti. (biraz da diğerleri beni enterese etmez havasında) hatta hala arasıra ondan ve Grenadalı arkadaştan bahsederim Berlin'i mesken bellemek isteyen güneyliler diye...
    ben de en son solo bar'a gittiğimizde çıkıştıa bisikletiyle gelip bir şeyler dediğini hatırlıyorum hayal meyal...

    YanıtlaSil
  2. o solo barda 6 kız çektirdiğimiz foto berlin'den döndüğümüzden beri wallpaperımdı benim. şimdi o resmi görünce çıkışta bisikletiyle gelişini hatırlıyorum aynı şekilde.
    aliki anlatmıştı, son günlerde erasmus nasıldı hayal ettiğimiz gibi miydi gibisinden muhabbet ediyolarmış, aliki kimin hayal ettiği gibi çıkmamıştır demiş de o da seni söylemiş, pek beğenmedi berlini sanırım demiş...
    hayatlarımıza değdi ve geçti işte:(

    YanıtlaSil
  3. zeytin kahvaltıda yenmez-di evet, bak aklımdan çıkıvermiş bu, iyi ki yazdın..

    YanıtlaSil