11 Ekim 2010 Pazartesi

hastane gerçeği

Hani o çok önemli, hayat memat meselesi sandığımız koca koca dertlerimiz var ya günlük hayatta... Küçücükmüş işte onlar. Günlük hayat böyle pireyi deve yapan bir yapaylıkta akıp giderken gerçekten hayatın ne olduğunu bir hastanede görebilirmişiz, onunla bir yoğun bakım ünitesinin önünde yüzleşebilirmişiz meğer.

Son 3 günü düşününce hayatın ne olduğunu yüzüme yüzüme vuran kareler geliyor gözümün önüne... Cumartesi mesela, annemle yoğun bakımın önündeyiz. "Burası aslında kanser hastanesiymiş aynı zamanda" diyor annem. "Dün geldik daha bismillah birini ex diye çıkardılar önümüzden, prostat kanseri... Yarım saat sonra biri daha götürüldü, kansermiş o da... Daha ilk adımda ne moral kaldı ne bir şey!". Tam o sırada koridorun diğer ucunda kalan doğumhanelerden bir kuvöz çıkarıyorlar. Hemen önümüzde asansör bekliyor hemşire, bebeğin anneannesi ya da babaannesi olduğu anlaşılan bir kadın ve sürekli fotoğrafını çeken bir adamla beraber. Herkesin yüzü değişiyor onunla birlikte, asansör geledursun herkes bir ucundan bakıyor ona. Buruş buruş, minicik, et parçasından hallice bir şey aslında beyazlar arasında görünen. Ama içinde, sımsıkı yumruklarında hayat var. Yoğun bakım önündeki herkesin yüzüne buruk da olsa bir gülümseme konduruyor minik oğlan...

Sonra bugün... Yine aynı yer. "Bak!" diyor annem yine, "Şurdaki bastonlu amca da her gün geliyor, karısı içeride yatıyormuş." 70 yaşın üstünde bir amca, iki büklüm olmuş bastonuna sarılmış... Ama yarım saat hatta belki daha bile az bir süre karısını görmek için her gün kalkıp gelirmiş. Annem devam ediyor yine, "Dün de gelinleri doğumda olan bir çift vardı yanımda, oğulları ikide bir gelip 'Çok bağırıyor, çok canı yanıyor' diye telaş yapıyordu. Sonra çıkardılar içeriden minicik bir bebek Allah bağışlasın". Bu sözler bitiyor bu sefer yoğun bakımdan elini ağzına bastırmış, çığlığını içine atmış gözyaşları içinde bir kadın ve yakını olsa gerek 2 adam çıkıyor. Kalakalıyor herkes. Kimsenin düşünmek istemediği ihtimal bir kişinin başına gelmiş o an işte. Annem tanıyor kadını, "3 gün önce girişimizi beraber yapmışlardı. Kalp kriziymiş. 3 güne uyanması gerek demişlerdi. Demek ki..." diyor. Tamamlamasına gerek yok...

Değişik yerler hastaneler. İnsanı rahatsız edecek hatta allak bullak kadar gerçek yerler. Bunları gördükçe bazen farklı bir boyutta sanıyor kendini insan. Ya da belki dışarıda farklı bir boyuttayız haberimiz yok. Öyle işte... Biz mi nasılız? Nasıl olabilir ki insan?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder