Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde...
Bütün gün haber merkezindeki bilimum televizyondan yankılandı 1 Mayıs Marşı... 2011 1 Mayıs'ında da eski görüntüler geldi ekranlarımıza, eski acılar anıldı, hatıralar canlandı. Dönüp duran görüntülere baktıkça düşündüm, 1 Mayıs benim hatıralarıma ne zaman nasıl girmişti diye...
İkinci sınıftaydım yanılmıyorsam, İstanbul'da Habitat toplantısı var diye okulları bir aya yakın bir süre kadar erken kapatmışlardı. Annem de doğumgünümde herkes yaz tatili için dağılır, benim doğumgünü güme gider diye mayıs başında bir haftasonu eve o yaşlarda adet olduğu üzere neredeyse sınıfın yarısını çağırmıştı. Tam başı ama mayısın. 1 Mayıs. O hafta içinde birkaç kişi "Biz gelemeyiz." dedi "O gün evden çıkmak istemiyor annemler sokaklar güvenli olmayabilirmiş, olay çıkarmış." Anlamamıştım ne olayı, neden olay çıkmalı? Kızmıştım, üzülmüştüm hatta. Annem "Doğrudur bak aklıma gelmemişti, çıkmak istemeyebilir insanlar meydanlara yakınlarsa" demişti de iyice kafam karışmıştı. Neden diye sorduğumdaysa "Bizim zamanımızda çok olaylı geçerdi İşçi Bayramları, çok insan öldü" dedi ve kapattı. Ben de kapattım konuyu hiç anlamamıştım ama ben de biraz korkmuştum galiba. Sonuçta gelenlerle de yapmıştık yine o günü, mesele benim çocuk aklımda kapanmıştı.
Sonra yıllar geçtikçe öğrendim tabii oradan buradan okuyarak İşçi Bayramı'nı, Kanlı 1 Mayıs'ı, Taksim'i, Taksim'in yasağını... Geçen yıl 1 Mayıs'ta Berlin'deydik. Çok kaptırmıştık kendimizi hatta, İstanbul'da meydanlara çıkılamıyorsa biz de Berlin'de çıkacaktık, Nazilerin yürüyüşünün önünde duracaktık, "1. Mai Nazifrei", "Kein Platz für Nazis" diyecektik şehrin havasına uyaraktan. Sonuç? Meydana çıktık evet... Ama umduğumuzu bulamadık. Direniş havasından çok parti havası vardı, millet Amy Winehouse çalıp dans ediyordu resmen. Biz de napalım dedik, aldık balonlarımızı, vurduk kendimizi Kreuzberg'e göbek attık. Sonra da eve gittiğimizde yıllardan sonra ilk kez Taksim'e çıkıldığını öğrenip bunu kaçırdığımız için yıkıldık.
Bu yılsa çıkamadım dışarı, 1 Mayıs haber merkezinde geçti. Bütün gün Taksim Meydanı'nı seyrettim ekranlardan, notlarını aldım. Ekranımda neşe ve umut vardı bugün. Farklı kesimlerden, farklı etnik kimliklerden yüz binlerce insanın nasıl da bir arada olabileceğine, beraber bir kutlama yapabileceğine inandım tekrar. Biber gazı olmadan gösteri yapılabildiğini gördüm. Bu topraklara ait dillerden pankartlar gördüm, türküler duydum. Her maç birbirine giren takımların taraftarlarını bile tek yürek olmuş izledim. En azından şu hoşgörüyle yaşamak bizim için lüks değilmiş, ütopya hiç değilmiş dedim. "Kendinden olmadığını düşündüğünü" de sevebiliyormuş insanlar meğer. E peki o zaman sormazlar mı insana neden yılda sadece bir gün diye? Şu karelerin görmek için gerçekten bir yıl daha beklememize gerek var mıdır diye?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder