28 Ocak 2012 Cumartesi

chuck me!

Stanford'dan kovulup bilgisayar tamirciliği yapan esas oğlanımızın beynine devlet sırları yüklenir, üstüne bir de ona göz kulak olsun diye yollanan casus esas kızımıza aşık olur ve olaylar olaylar... Ailemizin sempatik "nerd" casusu Chuck nihayet dün son buldu.

Muhteşem bir finalle son buldu diyebilmek isterdim ama iki bölümlük finali hiç beğenmediğimden içimden gelmiyor açıkçası. Hikayelerin başladığı yerde bitmesi beni sıkar, karakterlerin hikaye boyunca yaşadığı değişimi finalde görmek isterim. Chuck gibi kararkterlerin 4.5 sezon boyunca inanılmaz değişim yaşadığı bir dizide zorla her şeyi başa döndürme çabaları hayal kırıklığına uğrattı beni. Hele de bunun için ana karakterlerin huyuyla suyuyla hafızasıyla oynamaları daha da kötüydü. Bazı diziler, filmler, hikayeler vardır tek bir sona bağlanamaz sonunun seyircinin hayal gücüne bırakılması gerekir, bazılarıysa tabiatı gereği kesin (ve çoğunlukla mutlu) bir son gerektirir. Benim için Chuck keyiflik bir dizi olduğundan tipik, hatta klişe ama ruhuna uygun mutlu bir son isteyen bir diziydi. Geçen sezon finali mesela tam da ona uygun bir final olabilirdi, keşke uzatılmasaydı.

Yine de bir burukluk var içimde. "5 yıl geçirdik boru mu" edebiyatı yapamam iki yıldır izlerdim ben Chuck'ı. Bölümleri biriktirip biriktirip izlerdim hatta... Bir daha Chuck gibi (senaryosu fazla uzatılmaktan kelli son zamanlarda saçmalasa da) aksiyonu, komediyi, romantizmi dozunda bir araya getiren dizi olur mu göreceğiz. Yine de Chuck gibi girsem dizinin içine de şu yan dairede ben yaşasam dedirtecek türden bir dizi olmaz muhtemelen. Sevmiştik seni be sempatik nerd, böyle bitirmeseydin iyiydi...

13 Ocak 2012 Cuma

senden benden bizden...

O kadar daldan dala şeyler okuyorum ki bu aralar ödevler sağolsun, hepsini birbirinden ayırmak kafamı toparlamak zorlaşıyor. Dün tiyatro tarihi ile ilgili bir kitap okurken başında Afşar Timuçin'den alıntı olduğunu görüp sevindim önce. Severim Afşar Timuçin şiirlerini. Ama okuyunca buruk bir gülümseme geldi yüzüme tiyatrodan, 60lardan çok bugündü şu andı o cümleler. Bir umutsuzluk çöktü içime.

Güne yine operasyon haberleriyle başlayınca daha da büyüdü içime oturan yumru. O senden bu benden nasılsa bizden değil hesaplarından bıkan varsa başka onlar için gelsin. Bugünlerde bu cümleleri her zamandan çok akılda tutmalı:

"Zorbanın çevresindeki kalabalık demokratik bir ortamın belirtisi olmaktan çok demokratik olmayan vurucu bir gücün belirtisidir. Çünkü demokratlık adda ya da kafa sayısında değil, çok zaman sanıldığı gibi parmak hesabında da değil, yalnızca ve yalnızca başkasına saygı çerçevesinde her şeyi sonuna kadar tartışabilme ve doğruyu tartışmayla ortaya çıkarabilme olgunluğundadır. Önemli olan her türlü zorbalığın karşısında olmaktır, iyi niyetle ya da kötü niyetle kurulmuş her türlü zorbalığın karşısında olmaktır... Her zorbalık, bugün olmazsa yarın, kendi karşıtını demokratik bir düzen istemi biçiminde ya da yeni bir zorbalık eğilimi biçiminde yaratmaktan geri kalmayacaktır. Demokrat olmanın baş koşulu zorbalığa özenmemek ve zorbalığa özendirmemek tutarlılığıdır."*

*Özlem Belkıs, Kalemden Sahneye: 1946'dan Günümüze Türk Oyun Yazarlığında Eğilimler, 2. Cilt, YGS Yayınları, 2003.