23 Temmuz 2011 Cumartesi

a tribute

Müzik dünyasına kötü bir haber düşmüş bugün, Amy Winehouse ölmüş...

Bu da buradan bir tribute olsun bari, you know i'm no good diyen ve artık rehab'lere zamanı kalmamış olan Amy'e. O zaman back to black...

14 Temmuz 2011 Perşembe

bir devrin sonu...

Bir devrin sonu ya da orijinal haliyle end of an era... Ne derseniz deyin Harry Potter'a dair beklenecek bir şey kalmaması bir devrin sonudur benim için. 4 yıl önce son kitapla fena burkulmuştu içim ama hiçbir zaman beklentimi tam karşılayamayan filmleriyle avutmuşum kendimi meğer dün anladım. 7. filmin 2. yarısı da bitince, "eski dost" Harry'e dair beklenecek "yeni" bir şey kalmadığı gerçeğiyle yüzleştim.

Kendimizi artık çocuk olarak tanımlamak istemediğimiz yaşlarda çıkmıştı karşımıza Harry. Bizden sadece 1-2 yaş küçüktü ve ergen günlerimizin eşlikçisi olmuştu. Bir çırpıda bitirilen kitaplar o kadar bağımlılık yapmıştı ki Türkçe'ye çevrilmesini bekleyemez olmuştum 4'ten sonra. Gittikçe karanlıklaşan, olgunlaşan, heyecanlanan kitaplar birçoğumuza derslerden çok daha iyi öğretmişti İngilizce'yi. Ve benim için 7. kitapla zirve yapmış, kurgusuna, 3-4 kitap öncesinin detayını sonlara geldikçe baş tacı yapmasına, her şeyi çözümleyip soru işareti bırakmadan bağlamasına hayran bırakmıştı. Ölümleriyle ve bitimiyle ağlatmıştı. "Ah o epilog olmasaydı"dan başka ağzımı açıp da bir söz söyleyememiştim 7. kitaba karşı. Ta o zamandan korkusu sarmıştı beni bu kitabı nasıl filme aktarabilirler ki diye. Ah keşke yanılsaymışım. Keşke kitaptan neredeyse tek ciddiye alınan  "Voldy's gone mouldy, so let's have some fun" mottosu olmasaymış...

İki bölüme ayrıldı ama olmadı, olamadı. Tatmin etmedi beni sinema finali. "Eski dosta" böyle veda etmek haksızlık dedirtti bizlere ve kitabı sevenlerine. Acilen "yetişkinler için" Harry Potter finali istetti. Üstüne bir de artık merakla bekleyeceğimiz bir Potter kalmamasının burukluğu kaldı. Üniversite bitti, ilk gençlik arkadaşımız gitti. Ne kaldı.. ne kaldı?

Efem bundan sonrası 7. filmin ikinci bölümüne dair spoilerlardan bir demettir. İçimdekileri yazmasam, filme saydırıp döktürmesem içimde patlardı. İzlemeyen ve keyfimizi kaçırma diyen izleyene kadar okumasın, kaçsın kurtarsın kendini. Bir devrin sonunu getirsin gelsin geyiklerini çevirelim :)
----------------------------------------

Ah ulan David Yates! Yaktın beni!

O ne biçim savaş sahnesidir, o ne yandan yemiş savaş anlayışıdır?! Nerdeee o yüzlerce kişinin nefesini tutarak izlediği, Harry ve "Riddle"ın daireler çize çize büyük ana hazırlandığı, Harry'nin lafları yapıştırı yapıştırıverdiği muhteşem son... nerdeeee Harry ile Voldemort'un kimse görmeden okul yıkıntıları arasında düello yapmaya çalışması, yetinmeyip birbirine resmen kafa göz dalması, yetinmeyip birbirilerine sarılaraktan (!) köprüden atlaması. Yıktın hayallerimi Yates! Hani benim görkemli Battle of Hogwarts'ım, hani ev cinleri, hani centaurlar?? Gönül Harry'nin Carrow'lara cruciatus yapışını da görmek isterdi ya, savaş gördün mü ki onu göresin diyen sesleri duyar gibiyim. Peeeh..

Hani Grindelwald? Adam süs olsun diye mi çaldı ilk filmde asayı yahu? İkinci filmde hiç adı anılmasın diye mi? Hani Albus Dumbledore'un geçmişi, yalanları? Hani King's Cross'ta Dumbledore'un Harry'e neden ölemediğini açıklaması? Okumayan ne bilsin 4. kitapta Harry'den alınan kanla kurulan bağlantıyı! Breh breh breh. Adamcağıza ahrette bi de ugg giydirmişsiniz iyice maymun olmuş elinizde!

Zaten herkes de bi espritüel olmuş, ölmeden önce son esprimizi yapalım der gibi dolaşıyor... Neville anladık önemli karakter de, o Death Eater'lara bir nanik yapmasının eksik kaldığı yerin anlamı ne? Ya da kafasına taş mı düştü, nerenizden uydurdunuz da Luna'ya aşık oldu! Harry ona söylemeden nasıl bir içgüdüyle Nagini'yi öldürdü bu Neville! 7. kitapta ezik Neville olgunlaşıp savaşçı olmuş, Harry de zeki ve karizmatik lidere dönüşüvermişti ama sizin elinizde ezik geldi ezik gitti yavrucaklar...

İçimin acısı Fred'in ölümü nerde? Kesecek başka sahne mi bulamadınız ayol? Hayallerim vardı, kitapta nasıl şoka girdiysem filmde de o hislerle ağlayacaktım... Fred'imin cesedini şöööyle bir uzaktan görüvermekle yetindik. Böhüü. Fred hak ettiği sahneyi alamayınca Teddy Lupin'in de adının bile geçmemesine ağlayacak hale geldim. Harry vaftiz baba oldu diye sıkıştırıvereydiniz bir yere, epilogdan Teddy'i çıkarmayaydınız çatlar mıydınız?

Snape'im niye kayıkhanede öldü ya? Bağıran barakanın hatıraları vardı bizde, benimsemiştik onu biz. Zaten anıları da gözlerimizi doldurduysa Alan Rickman sayesinde. Ayrıca koskoca Birleşik Krallık semalarında kızıl saçlı mavi gözlü bir kadın bulamayıp Lily'i en az benim kadar kahverengi gözlü seçmeniz de beni benden aldı. Hadi yeşili mavi yaptınız bari mavide kalaydınız canlar. Annesinin gözleriyle alakası yok Harry'ninkilerin zavallı Snape o yüzden ölürayak açıklama yapmak zorunda (!) hissetti kendini zaar...

Harry'nin ölüme kimseye söylemeden gitmesi gerekiyordu, işin güzel yanı Harry'nin ölüm tedirginliğinde kendini  herkesten soyutlaması, veda edersem yapamam diye düşünmesiydi. Gitti çat diye söyledi Ron ve Hermione'ye, Hermione'yle sarmaş dolaş oldular falan.. Hoş Ron anladı mı emin olamadık. Onların Hagrid'in kucağında Harry'i görüp bağırıp çağırması gerekiyordu yahu, işi dramatik yapan Voldemort'la sarmaş dolaş köprüden atlamak değil buydu. Atlamak demişken ölü sanılan Harry'nin Hagrid'in kucağından atlaması kadar saçma bir sahneyi nasıl çektiniz, çektikten sonra hiç mi izlemediniz?

Ron canımsın, ciğerimsin, gingersın, göbekli ya da göbeksiz severim seni. Ama koca kafandan dolayı 7 yıldır beklediğimiz öpüşmeden hiçbir şey anlamadık yahu!

Gringotts bölümü şahaneydi ama bak hakkını vereyim David. Helena Bonham Carter bilir işini. Manyaktı, psikopattı, evildi falan da adam gibi bir ölüm sahnesini hak etmişti Bellatrix. Nedense onun da ölüsünü göremedik Voldemort'la toz bulutu olup göçtü bu dünyadan. Oysa amaç onların da herkes gibi öleceğini göstermek değil miydi?

Sonunda müdürün odasına gitmeden, kendi asasını onarmadan çat diye kırdı ya Harry Elder Wand'ı... Aha da öyle kırdın hevesimi işte. Harry de bi dal parçası bulur onu asa yapar artıkın derkeeen o epilogu da gördüm tam oldu. Hayır zaten kitapta da gereksizdi o, o kısmı atsanız yerindeydi. Hadi atmadınız bari Rowling'in o kısmı yazma amaçlarımdan biri dediği Teddy'ciği koyaydınız da içimize su serpileydi. Ama yok Ginny ve Draco'ya fena koyan yıllar Ron'a göbek, Hermione'ye tayyör-pardesü, Harry'e de sakal-ceket olarak geri dönmüş.

Olmamış diyor, savaş ve ceset göstermekten çekinmeyen bir yetişkin sürümü için inanmaya devam ediyoruz...

3 Temmuz 2011 Pazar

mezun

3 gün 3 gecedir mezuniyet telaşında ve öncesinde de birkaç günü hazırlık peşinde geçirdikten sonra nihayet olduk biz. Mezun olduk.

Kep atma töreninden aklımda kalacaklar bizim bölümün pankartının unutulması olmasına rağmen yılmayıp yürüyüş sırası için sıkıştığımız çalılık kılıklı yerde duruma el koyarak pankartı "Küresel ve Uluslararası İlişkiler"den el yordamıyla olması gereken "Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler"e çevirmemiz ve akabinde gelen ne menem bölümmüşüz demek ki bizi unutmuşlar hissi olsa da... Hocalarımız törene gelmeye tenezzül etmemiş olsa da... Uzun konuşmalar, saçma konuşmalar, o konuşmaların içine giren "Hong Kong'a giderken bavula konan ekmekler", "Bu okulda çok çınar var" ile başlayan Wikipedia çınar ağacı bilgileri ya da uzayıp giden "Selam olsun!!"lar duygusallıktan değil sinirden bizi ağlama noktasına getirse de... Diploma töreninde birbirini alkışlayan tek bölüm ve fakat bu arada en oturmak bilmez yaramaz çocuk havasında bölüm olduğunu da gösteren tek bölüm olsak da... Diplomalarımızı alma şeklimize çok bayılmasak da...

Boğaziçi bizim evimizdi 4 yıldır. İçinde türlü mutluluklar, sıkıntılar, üzüntüler yaşadığımız, saçmalıklar yaptığımız ve çimlerinde yata yata büyüdüğümüz yerdi. Ben iki yıl daha bu evde olacağım evet. Ama eskisi gibi de olmayacak tabii. "Those were the days" demeyi bilmek gerek şimdi. O güzel günlere katkısı olan herkese iyi ki varsınız demek de gerek. Seviyorum sizi bilin demek gerek.

Çok duygusal olduysam takılmayınız bana efem. Lisede yaşayamadığım mezuniyeti doya doya ve daha anlamlı şekilde yaşıyorum günlerdir ondandır. Okulun bitimiyle etraftan peş peşe duyulan evlilik planları ve hatta baloda şahit olunan evlenme teklifinin ardından "ya biz hakikaten büyüdük ya böhüüü" etkisi de olabilir o ayrı.